(Bu yazıya ait okunma rakamları 14 Şubat 2011 tarihinden sonrasına aittir.)
Zuhal Focan: İpek Dinç Kimdir?
İpek Dinç: Ben 1985 İstanbul doğumlu, müzikle ilgisi genç yaşlarda başlamış fakat cazla 4-5 yıldır ciddi olarak ilgilenen bir müzisyenim. Caza adım atmam, İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde okurken İlham Gencer’le tanışmamla gerçekleşti. Kendisiyle pek çok caz kulübünde sahne aldık. Ardından Selçuk Sun, Randy Esen, Önder Focan, Sibel Köse ve Şevket Uğurluer gibi önemli müzisyenlerle çalıştım. 2009 yılında katıldığım Nardis Jazz Club Genç Caz Vokal Yarışması sonucu Tallinn’de düzenlenen Nõmme Jazz Festivali’ne katılma hakkı kazandım. Yarışmada 3. oldum ve yurt dışında düzenlenen bazı festivallerden davet aldım. Riga, Pori ve Oslo Jazz Festivalleri’nde konserler verdim. 2009 Ekim’inden beri The Marmara Otel’de Şevket Uğurluer ile birlikte çalışıyoruz. Bir yandan Nardis Jazz Club konserlerim devam ediyor.
Bu çok sevdiğim tarzı icra ederken kendimi sürekli geliştirmeye ve yeni şeyler öğrenmeye çabalıyorum.
Zuhal Focan: Kayıt yapmak gibi bir isteğin, projen var mı? Varsa kimlerle?
İpek Dinç: Aslında benim için yeni bir düşünce olsa da, kayıt yapma fikri bir süredir kafamda. Bu sektörde "Ben de varım" diyebilmek için bir albüm sahibi olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Fakat bunu yaptığımda en iyi şekilde yapmak istiyorum, bu yüzden sadece "bir albümüm olsun" diye yola çıkmamak lazım. Üzerinde sıkı çalışmak ve kafa yormak lazım.
Henüz konsepti kesinleştirebilmiş değilim. Eğer bu isteğimi gerçekleştirebilirsem uzun süredir birlikte çalıştığım Kürşad Deniz, Önder Focan, Şenova Ülker, Erdal Akyol ve Derin Bayhan ile birlikte olmasını isterim.
Zuhal Focan: Genelde (Türkiye’de ve dünyada) caza nasıl bir gelecek öngörüyorsun
İpek Dinç: Son zamanlarda dünyada caz müziğinin popülerliğinin arttığı düşüncesindeyim. Artık caz festivallerine daha çok önem veriliyor ve dünya çapında isim yapmış müzisyenleri burada da dinleme şansına erişiyoruz. Fakat bunun yine de -özellikle Türkiye’de- büyük bir kesimi etkilemediğini düşünüyorum. Zira dünyanın en büyük metropollerinden biri olan İstanbul’da caz müziği dinleyebileceğiniz kulüp sayısı çok az. Bu da sanırım caz müziğinin kültürümüzde olmamasından kaynaklanıyor. Pek çok insan kendini bu tarza yabancı hissedip dinlemeye dahi korkuyor. Müzik endüstrisinin gittikçe tüketime yönelik ve monoton olduğu bu çağda caz gibi özgür ve zengin bir tarzı sevdirebilmek biraz zor. Umuyorum bu ileride değişir ve herkes bu müziğin derinliğini keşfeder.
Zuhal Focan: Senden sonra yetişen gençlere söylemek istediklerin?
İpek Dinç: Öncelikle sabırlı olmalılar. Türkiye’de maalesef bu stili öğreten bir caz konservatuvarı veya üniversitelerde caz bölümü yok. Bu yüzden kendilerini yetiştirmek ve bunun için de çok çaba sarf etmek durumundalar.
Söyleyeceğim bir başka unsur ise mümkün olduğunca taklitten kaçınılması gerektiği. Bu tarzda belki de en zor olan kendi stilini ortaya koyabilmek ve herkesten farklı bir şeyler yapabilmek. Bunu yapabilmek de ancak bu işe çok emek vermekle ve sıkı çalışmakla mümkün. Ayrıca kendi deneyimlerimden yola çıkarak söyleyebilirim ki özellikle sahne tecrübesi insana çok şey katıyor. Bu yüzden mümkün olduğunca çok söylemek, söylemek, söylemek lazım.
"Caz yapma" diyenlere inat, hepinize bol "caz"ırtılar!
Müzikle kalın.
Zuhal Focan
01 Ekim 2010, Cuma
focan@nardisjazz.com
Cazkolik.com
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.