Festvaldeeen festivale...

Festvaldeeen festivale...

Emily`nin değişimi & gelişimi?

Esperanza arada bir yerde kaldı

Emily`nin evrimi başarılı mı? Emily, Esperanza Spalding. Çünkü orta adı Emily! En popüler kategoride Grammy ödülü alan ilk caz müzisyeni olmasıyla müzik dünyası birbirine girdi. Caz dünyası gururlandı, pop ve rock dünyası kim bu kız, nerden çıktı dedi, ortalık karıştı. Esperanza muhtemelen ödülün de etkisiyle müziğini değişim sürecine soktu. Radio Music Society albümleri ardı ardına çıktı, ödül sonrası değişimin ilk önemli sonucu "Emily`s D-Evolution" albümü geldi. Albüm çok ses getirdi ama ikna etti mi? Bence etmedi! Hatta yanına bile yaklaşamadı. Hatırlayın, o yaz Esperanza`nın İstanbul Caz Festivali konseri onun yeni müziğini tanımayanlar için bir nevi şok oldu. Girdiği büyük deniz bildiği serin sulardan oluşmuyordu, olağanüstü sempatisi ve sevimliliği de yeterli olmadı. Müziği soğuk ve uzak bulundu. Emily isimli kızın değişim hikayesi yeterince ikna edici olmadı. Şimdi yeniden caz dünyasında kaldığı yerden sürdürmeye çalışıyor. Dünya Caz Günü`nde Havana`nın popüler isimlerindendi, gerisini zaman gösterecek.


Cazda Küba açılımı da iptal mi?

Kübalı müzisyenler dünyaya çoktan beri açılıyor

Obama`nın başlattığı Küba açılımı güzeldi, yerinde bir karardı, nerdeyse 60 yılı bulan bir saçmalığı sona erdirme yolunda atılmış en mantıklı adımdı ama anlaşılan kısa sürdü, bu yıl Dünya Caz Gününün Havana`da kutlanmasıyla moraller tavan yapmışken Trump`ın yeniden tecrit günlerine dönüleceğine dair açıklamaları bu işin öyle kolay halledilebilir bir sorun olmadığını gösterdi. Dünyanın geldiği bu çağda, soğuk savaş günlerinin Hollywood filmlerine dekor olduğu dönemde hâlâ Amerika`nın değil bir eyaleti, bir mahallesi kadar küçük bir adayı baskı altında tutmaya devam etmesi nasıl açıklanabilir. İşin caz kısmına gelince, aslında caz açılımı çoktan gerçekleşmiş bir olaydır. Küba`nın yetiştirdiği tüm iyi müzisyenler başta Avrupa yurtdışında çalışmalarını sürdürebiliyor. Küba yönetimi soft power denilen kültürel gücün ne kadar etkili olabildiğini eminim biliyor, yoksa, bu açılım sadece Obama`nın hayali olarak kalacaktı. Yine de akan suyun önünde durulmaz. Böylesi değişimler bir kere başladı mı önünde durması zor, Trump gibi biri dahi engel olamayacaktır en fazla biraz daha geciktirir, başka yolu yok!


Keith Jarrett? Soprano saksofon?

Jarrett ne çalsa güzel çalar

Pek uyuşmuyor değil mi? Ama böyle bir şey var. Aslında, pek çok virtüözün çaldığı ikinci, hatta üçüncü enstrümanı vardır, bu düzeyde adamların birden çok enstrüman çalması hiç şaşırtıcı değil ama elbette biz onları hep esas enstrümanlarıyla biliriz. Jarrett`ın ise seçim olarak soprano saksofonu seçmesi ilginç. Teşvik eden kişinin Jarrett`ın ilk döneminde üzerinde hakkı olan Charles Lloyd olduğu söylenir. İspat olarak elimizde eski bir video var, Lloyd`la karşılıklı sıkı bir free jazz seansında iyice kaptırıyorlar, Jarrett`ı böyle görmek ilginç ve eğlenceli ama Lloyd`a ayak uydurabildiği pek söylenemez, acaba, hemen yanıbaşındaki piyanoya oturup devam etse miymiş? Bir diğer tecrübe de Charlie Haden ve Paul Motian ile. Sene 1970. İlk videoya göre daha iyi, yaşı da biraz daha büyük, belli ki tecrübesi artmış. Karşısında bas ve davul olması onu solist yapmış. İlginçtir, videoyu izlerken Jarrett`ın bir süre sonra soprano saksofonu piyano gibi çaldığını farkediyorsunuz. Şaşırtıcı bir tecrübe. Yalnız, benim en merak ettiğim Jarrett o meşhur inlemelerini, çığlıklarını soprano saksofon atarken ne yapıyor. Her iki videoda da böyle bir an yok, ikinci videoda iki yerde çığlık var ama sanırım onlar Paul Motian`dan geliyor. (Linkler: Video 1 için tıklayın. Video 2 için tıklayın.)


Festival insanı İstanbul kâşifi yapar

Haliç`de günbatımı (Fotoğraf: S. Bozkurt)

Festivaldeeen festivale... İstanbul Caz Festivali`nin benim için (eminim sizin için de öyledir) son yıllarda en güzel yanlarından biri sadece konserleri değil, 50 yıllık İstanbullu olarak adeta İstanbulu yeniden keşfetmemi sağlaması. Bunu, üç sene önce Haliç`teki Koç Müzesi`nde konsere giderken farkettim. Ne güzel bir akşamdı, hâlâ hatırlarım, hatta, festival günlüğüne yazmıştım merak eden bulabilir. Nefis bir yaz akşamıydı, gündüzden planımı yapıp akşamüstü Üsküdar`dan ta Eyüp`e kadar giden şehir hatları vapuruna bindim, sıra sıra Haliç iskeleleri, yavaş yavaş batan güneşin altında altınla yıkanmış gibi bir İstanbul akşamüstü en az konser kadar büyüleyiciydi. Konser çıkışı insanlar iftar sonrası parklara, çimenlere yayılmış çaylarını içiyordu, hiç teklifsiz hemen biri buyur edip bir çayımızı iç demişti de ikiletmeyip hemen oracığa kıvrılıp demli çayı höpürdetmiştik hiç tanımadığım o içten insanlarla beraber. Geçen sene yine benzer bir olayı boğazda vapur yolculuğuyla Beykoz Deri Kundura Fabrikası`na giderek yaşamadık mı? Yakında yine olacak. Peki, sorun bana, bu iki yere festival sonrası normal hayatta bir daha gitme imkanın oldu mu? Nerdeee... Ancak festivaldeeen festivale. İşte, bu yüzden diyorum ki, festival sadece konser izletmiyor, insana İstanbul olduğunu hatırlatıyor, İstanbulu adeta yeniden keşfettiriyor.


Cazın karizmatik enstrümanı

B.J. Jansen bariton saksofonlarıyla pek mutlu.

Cazın karizmatik enstrümanı bariton saksofon çalanı az, yalnız bir enstrümandır ama en kurak dönemlerde dahi parlak birilerini çıkarmayı başarır. Gerçi, pekçok cazsever Gerry Mulligan`lı, Pepper Adams`lı, Harry Carney`li günlere bakıp nerde o adamlar diyebilir ama ben her neslin iyi isimler yetiştirdiğine inanıyorum. Mesela, seksenlerde bir Gary Smulyan çıktı ki üstüne toz kondurmam, uzun zaman ona takılıp kalmışken (ki albüm çıkarma konusunda hiç çalışkan biri değil) son dönem B.J. Jansen`in albümlerine takıldım. Şu sıralar sık dinlediklerim arasında yeni albümü "Common Ground" var. Delfeayo Marsalis, Ralph Peterson, Duane Eubanks, Dezron Douglas, Zaccai Curtis`li kadrosuyla 35 yaşındaki sanatçı altmışların hardbop`unu andıran, takıldın mı albümü döne döne en az iki kez hatmettiren müzikler yapmış. Tavsiyeyse tavsiye... Bu arada, 5 kilonun üstünde ağırlığıyla bu enstrümanın çok da masum bir enstrüman olmadığını kabul ediyorum.


Yeni albümlerde keşif rüzgarı

Yakuza üyesi gibi duran adamlar Kyoto Jazz Sextet

"Cornerstore" seksenli yıllarda Bebop ile Hip Hop`ın, Blues ile Rock`ın buluştuğu köşede büyüyen kontrbasçı çocuk Kris Funn`ın albümü, bir yere not alın, seveceksiniz. * * * İngiliz tenor saksofoncu Denys Baptiste az rastladığım bir müzisyen, hakkında pek bir fikrim yok ama yeni albümü "The Last Trane" bayıldım. Coltrane hayranı olduğu belli sanatçı Coltrane`in son dönem sekiz bestesine odaklanıp iki de kendi bestesini ekleyerek zor bir işe soyunmuş ama duyduklarım beni ikna etti. * * * Yeni albümler arasında Küba-Amerika karışımı saksofoncu Yosvan Terry ve Fransız piyanist Baptiste Trotignon ikilisinin basçı Yunior Terry ve davulcu Jeff "Tain" Watts`la beraber Amerika kıtasında eski Fransız kolonilerindeki müzikal mirası arayış serüveni ikilinin bu `atalardan kalma anılar` projesini oluşturmuş. * * * Tenor saksofon gurusu Grant Stewart tam bir ağdalı Ben Webster ekolüdür, yeni albümü "Roll On"da tarzını aynen sürdürüyor, niye değiştirsin ki zaten ama bazen baymıyor da değil. * * * Şu albümleri henüz dinlemedim ama bilin istedim; Brooklyn Raga Massive "Coltrane Raga Tribute", Kyoto Jazz Sextet "Unity", All Angles Orchestra "New Angle".


Sen de dronlara taktın diyeceksiniz ama...

İlk yardım dronları geliyor

Dronların kullanım alanlarındaki fayda ve çeşitliliği arttıkça insan hayret ediyor. Yakın gelecekte droneların acil müdahele ekipleri haline gelebileceği düşünülüyormuş. Bu fantazi değil gerçek. İsveç`te droneların şok cihazı taşımasına yönelik araştırma içine giren ilgililer İsveç Ulaşım Ajansından GPS sistemi, kamerası ve defibrilatörü olan 8 pervaneli dronla benzeri denemeler yapılmış ve başarılı sonuçlar alınmış. Denemenin amacı şok cihazı gibi hayat kurtaran ekipmanların yer ekiplerinden daha hızlı ulaşıp ulaşmayacağını ölçmekmiş ve sonuçlar umut vaad ediciymiş. Alınan veriye göre bir ambulans ekibinin hazırlanıp kapıdan çıkması en az 3 dakikayken dronun havalanması 3 saniye sürüyormuş. Ambulans ortalama 22 dakikada varırken dronlar 5.5 dakikada varıyormuş. Tabii olay yerinde şok cihazını kullanacak bilgili biri olmayınca ne çare, o da başka konu...


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com / 12 Haziran 2017, Pazartesi

Kaydet

 

Kaydet

Kaydet

Kaydet

Kaydet

Kaydet

 

Kaydet

Kaydet

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.