Başlık Chucky geri döndü gibi oldu farkındayım ama 1980'ler ile 90'ları hatırlayanlar Kenny G olgusunu iyi bilir. Olgu diyorum çünkü Kenny G ismi o dönem müzikseverler arasında bir nevi küçümsemeli dalga konusu haline gelmişti. Gerçekten de, icra ettiği müziğin ticari/popüler olmaktan başka kayda değer bir yanı yoktu ama, o yıllarda böyle müzikleri sadece o mu yapıyordu ki tüm şimşekler ona yönelmişti? Elbette değil, bu dediğim, Miami Vice veya The Beach gibi TV dizilerinde simgeleşen müzikler yapışıktan öte cıvık bir bulaşıklık üretiyordu. Smooth caz o yıllardan beri en çok da bu ve benzeri sebepler yüzünden küçümsenen müzik oldu, hâlâ da öyledir (oysa Groover Washington Jr. gibi bu tarzın yüzünü ağartan, beğenin ya da beğenmeyin ama bir tarz olmasını sağlayan iyi işler yapan isimler vardı). Barry White, Kenny Rodgers ile Kenny G arası kaç kuşak müzik zevkinden mahrum kaldı saymak imkansız. Kenny G ismini sonradan unuttuk. Onun soprana saksofonu ve uzun kıvırcık saçlarıyla hayatımızdan çıkıp gitmesi hepimizi mutlu etmişti. Böyle yazınca, insan bir yandan üzülüyor tabii, şöyle bir baktım, tamam aralarda albüm yapmış ama eskisi kadar gündem olmamış, hatırlayan pek kalmadı. Peki, 65 yaşındaki sanatçı niye yeniden konu oldu? Kenny G geri döndü de ondan! "New Standards" isimli yeni albümünde, evet, yaşlanmış ama kapak fotoğrafı uzaktan çekildiği için anlaşılmıyor. Müziğinde ise milim değişme yok. Yine aynı teraneler. 45-50 yaş üstünün müzik zevkini mahvettim sıra gençlere geldi diyor sanki. Bu kadar zamandır niye yoktu bilmiyorum. Elbette bu müzik dünyasında kulaklar neler işitti, bir tek Kenny G'ye mi yer yok yani, varsın o da olsun ama başka bir albüm daha yapmasın.
Cazkolik.com / 29 Aralık 2021, Çarşamba
Cazın kökenindeki protest olgu George Floyd gibi olaylar yaşanınca yeniden hatırlanır. Bu konuda, az bilinen ama kritik, organize ilk gelişme 1912 yılında, dile kolay tam 125 kişilik bir Afro Amerikan orkestrasının konser vermesidir. Caz tarihinde James Reese Europe adı caz müziğini Avrupa'ya taşıyan Harlem Hellfighters orkestrasının kurucusu olarak geçer ama ülkesi ABD'de bundan daha fazlasıdır. 1881 yılında doğan James Reese I. Dünya Savaşı için Avrupa'ya asker olarak gitmeden epey önce 1910'da öncü olarak Clef Club'ı kurmuştu. Reese, iki yıl sonra Colored Music Settlement School isimli okul yararına bu devasa orkestrayla Carnegie Hall'de konser verdi. Bu konser, caz tarihinin ilk 'jazz protest' organize konseri kabul edilir. Konserde sadece siyah bestecilerin müzikleri çalındı ve orkestra siyah müzisyenlerden oluşuyordu. Belki çalınan bugünkü anlamda caz değildi ama kritik önemi tartışılmazdır. O güne kadar Afrika kökenli insanların kültür üretemeyeceğine inanan beyazlar için şok oldu. Dönemin New York'lu beyaz elitleri ilk kez 'zenci' müziğinden haberdar oldu. Düşünün, ilk plâk kaydının yapılmasına daha beş yıl var ve ortalıkta caz diye bilinen bir müzik yok! New York Times konser için siyah bestecileri kastederek 'bu besteciler kendilerine ait bir sanat oluşturmaya başlıyor' diye yazmıştı. Aynı gazete 1914 yılında 'halk malzemesine dayalı kendi sanatı' diye yazmıştı ve cazın muhtemel ilk tarifiydi. George Floyd olayı meydana gelip sokaklar karışınca çoğu cazsever cazın protest geçmişini yeniden hatırladı. Benim de aklıma Floyd olayından çok daha önce, ABD'de bir başka polis cinayeti işlenip de sokaklar karışınca, kızgın bir siyah kadının kameralara bakarak 'aslında yüz yıl öncesinden farklı durumda değiliz, sadece pamuk tarlalarında çalışmıyoruz' diye bağırışı gelmişti.
Cazkolik.com / 22 Aralık 2021, Çarşamba
Doksan küsur yaşında olmanın verdiği kırılganlık. İnce, kemikli, uzun parmaklara yansıyan bir tarih. Barry Harris'in yukardaki fotoğrafını çeken günümüzün önde gelen piyanist ve bestecisi Ethan Iverson. Iverson aynı zamanda caz hakkında yazan bir müzisyen. Yazıları, çoğu profesyonel caz kaleminden daha faydalı. Iverson, bu fotoğrafı Ekim 2019'da Vanguard sahnesinde çekmiş ve Harris'i son defa canlı izlemiş olabileceğinin farkında imiş. Ardından, The Nation için kaleme aldığı yazıda "Amerikan sanat formunun en büyük hocası" başlıklı makalesini kaleme almış. 91 yaşında hayata veda eden Barry Harris için genel olarak söylenen ve en doğru olan tek gerçek cümle bu. Iverson yazısında Harris üzerinden önemli noktalara değinmiş. Iverson'ın da dediği gibi Barry Harris bebop neslinin hayattaki son piyanistlerindendi. Dahası, ömrünü bebop müziğe adamış bir piyanistti. Harris gibi bir ikonun caz anlayışının yüzyılın kurumsallaşma süreci içinde nasıl sabit bir kule gibi ayakta kaldığını, sert ama şefkatli bir hoca olduğunu anlatıyordu. Eski nesil caz müzisyenlerinde cazın nasıl olması gerektiğine dair sarsılmaz fikirler vardır, çoğu genç müzisyen onların bu fikirlerini sarsmak için uğraştı, gençlerin haklı oldukları yanlar kadar ustaların tarihten süzülen haklılıkları da önemliydi. Nitekim bebop'çılar da 1940 yıllarının anarşistleriydi. Harris'in bütün bu tarihi omuzlarında taşıyan sorumluluğu fotoğrafa yansımış. Iverson profesonel bir fotoğrafçı olmamasına rağmen o an'ı güzel yakalamış. Harris'in müziği küçülmüş bedenine daha fazla sığmadı ve mirasını tarihe yükleyerek bu dünyadan ayrıldı.
Cazkolik.com / 17 Aralık 2021, Cuma
"Cazkolik Best of 2021" 16 yazar, eleştirmen ve radyo programcısının katkılarıyla yayında. Bu zengin listede başta caz müzik türlerine yönelik sayısız albüm var ama ben işin başka yanına değineceğim. Dikkatimi çeken konudur bu. Dünyada cazın üretimi ABD'den Avrupa'ya kayıyor dersem 'sende amma yaptın' diyerek iddialı gelebilir hatta fotoğraftaki Louis Armstrong gülerek gözlerini daha da büyütebilir ama düşünürseniz eğer söylediğim size de mantıklı gelecektir. Amerika kıtası değil ABD diye özellikle belirtiyorum. Cazın 100 yılı aşan tarihinin en önemli hamlesi erken dönemde Avrupa'ya sıçramasıdır. Ve bugün geldiğimiz nokta Avrupa coğrafyasında üretilen caz ABD'den daha yaratıcı olmaya başladı. Bu benim düşüncem. Elbette New York cazın başkenti, elbette ABD caz ekonomisinin itici gücü, elbette ABD eğitiminden müzisyenine hâlâ merkezî ama kaydedilen albüm sayısından müzisyene, müziğin çeşitliliğinden dinleyicisi tarafından sahiplenilişine kadar birçok parametrede Avrupa önde. New York hariç. Orası duygusal olarak caz ruhunun merkezi ama New York'a üstünlüğünü veren de dünyanın cazcı göçünü en çok alan şehir olması değil mi? "Cazkolik Best of 2021" dosyasında yer alan albümlere bakınca bu durumu bir kez daha görmek mümkün. Bu tarz listelerde artık Avrupa kökenli albümlerin sayısı o kadar çok ki. Bırakın daha eskiyi, 15-20 sene önce bu mümkün müydü? Kuzey Avrupa ayrı bir müzik dili geliştirdi, İngiltere son dönem cazda önemli bir çıkış yakaladı, Güney Avrupa hattı duyusal olarak farklı bir dile sahip, Balkanlar ve bize uzanan coğrafya ortadoğu ile bambaşka bir dile sahip. Los Angeles merkezli kısmî yükselişe rağmen ABD'de bu zenginlik var mı emin değilim. Afro Amerikalılar elbette başat rolde fakat müziklerini cazdan ayırıp ırk olarak Black Music çizgisine kaydırmakta kararlılar. 1800'lerin sonundan bugün Hip Hop ve Rap ile gelişen müziği caz dahil tek bir çizgi olarak görüyorlar. Yani, Avrupa geliştirdiği orijinal dil, bütünsellik ve yaklaşımla cazın bugün küresel müzik olmasında bence en az ABD kadar pay sahibi ama evsahibinin her zaman avantajı vardır, bu da tartışılmaz bir üstünlük.
Cazkolik.com / 14 Aralık 2021, Salı
Saksofoncu Benjamin Herman'ı keşfettiğim günden beri takip ediyorum ama ne zaman keşfettiğimi hatırlamıyorum. Muhtemelen 2010 sonrasıdır. İlk dikkatimi çeken, caz müzisyeninden ziyade bir ciddi bir işadamı, bir CEO görünümünde olmasıydı. Yani, sadece şık takım elbise kravat işadamı halini kastetmiyorum gözlüğünden traşına adamın tipi öyle. Zaten Esquire dergisi 'Best Dressed Man' seçmiş. Ama çoğu cazsever Herman'ı New Cool Collective'in kurucu üyesi olarak hatırlar. Bu ilginç sanatçı, kült müzisyen Paul Weller ile "Collected Dutch Courage" isimli bir albüm yayınladı (aslında Weller sadece ilk parçada). 1980'lerden bu yana adeta tarz gözetmeden çalan Herman pop cazdan özgür caza acaip, hatta tuhaflığın yakıştığı bir yelpazeye sahip. Funk çalar gibi free caz çalabilir, öyle bir müzisyen. Bu durum onu hem eğlenceli hem işini ciddiye alan birine dönüştürüyor. Bir parçada (mesela Arachibutrophobia-Live) harika bir tür tuhaf swing çalarken bir diğer parçada saykoya bağlayabiliyor. Bu renkli müzisyenden iki bilgi verip tamamlıyım. Özgür cazın sembol isimleri Han Bennink ve Ruud Jacobs ile quartet albüm yayınladı ve bu günlerde (belki de çıktı) 85'lik davul efsanesi John Engels ve basçı Joris Teepe ile ‘When Will The Blues Leave’ isimli bir albüm çıkaracak.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 08 Aralık 2021, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.