Hepimiz caz dnlemek istiyoruz
Sevgili dostlarım Murat Beşer ve Alper Maral ile Kadıköy Belediyesi himayesinde Yeldeğirmeni Sanat Merkezi`nde iki yıldır sürdürdüğümüz caz seminerlerinin ikinci yılı bu hafta sona eriyor. 22 mayıs salı akşamı sezonun son seminerini gerçekleştirip tatile gireceğiz. İki yıl önce başlarken açıkçası ne kadar süreceğini, nasıl olacağını pek öngörememiştim ama daha ilk seminerden itibaren karşımızda harika bir dinleyici topluluğu vardı ve iki yıl bizi hep dopdolu salonda hiç yalnız bırakmadılar. Dinleyicilerimizin önemli kısmıyla hem dost hem konserlerde, etkinliklerde karşılaşır, konuşur olduk. İlk sene caz tarihini baştan sona konuştuk, çok güzel bir sezondu, derken, bu sene caz tarihini yaratan kahramanları konuştuk. Sevgili Alper`in hazırladığı akış mükemmeldi, bir yandan insan hikayelerini konuşurken bir yandan cazın gelişimini tartışıyorduk. Alper ve Murat`la aramızda mükemmel bir işbölümü oldu. Alper`in müzikolog, eğitimci ve müzisyen olmasının etkisiyle hem piyanoda hakkında konuştuğumuz müzikleri dinledik ve analizlerine kulak verdik hem Murat`ın tarihsel arka planı sosyolojik gerçeklikler üzerinden anlatmasını heyecanla takip ettik, benim de hikayelerin omurgası ve süreci üzerine yaptığım anlatımlar ilgi gördü ve ikinci sezonu da tamamladık. Caz üzerine bu kadar uzun soluklu seminerler oldu mu daha önce bilmiyorum ama burada öncelikle Kadıköy Belediyesi`ne teşekkür ediyoruz, projeyi sahiplenip cazseverle buluşturmaları çok önemli, aynı şekilde, Yeldeğirmeni Sanat yönetimi de başta sevgili Nezahat Kurşun olmak üzere her seferinde ellerinden gelen desteği içtenlikle verdiler. Niyetimiz üçüncü sezonu sürprizlerle ilk iki sezonu da aşan bir yıla dönüştürmek. Allah sağlık versin ve hep caz dinleyelim, hep caz konuşalım diyoruz.
Hepsi ünlü isimlerden Mahzuni şarkıları
"Mahzuni`ye Saygı" albümü geçen yıl çıkmıştı ama yeni dinledim. İki CD`de 30 şarkıdan oluşan etkileyici bir albüm olmuş. Mahzuni şarkılarını yorumlayan isimleri saymaya gerek yok, hepsi çok ünlü isimler. Dikkatimi çeken ise bu kadar ünlüye rağmen albümde fark yaratan az sayıda ismin başında caz müzisyeni Ceyda Köybaşıoğlu`nun gelmesi. Kayırıyor değilim, dinleyin, eminim hak verirsiniz (mesela Demet Akalın-Ahmet Aslan da ilginç!, Kardeş Türküler, Cem Adrian, Azam Ali`de). Diğer sanatçıların hakkını yemek istemem ama kendi tarzlarındaki yorumların albümde biraraya gelince sıradanlaşmasını önleyememişler, oysa, Köybaşıoğlu`nun şarkının ritmini kökten değiştirerek reggeaye çevirmesi, sesinin sınırlarını iyice genişletmesi, hakkını verdiği teatral gırtlak oyunları, hangisi derseniz hepsi.
"Askıda Bilet" uyguluması Biletix`te başlamış
Geçen kasım başı bu köşede "Bir önerim var" diye yazmıştım. Önerim, son yıllarda sosyal fayda kapsamında moda olan "Askıda" kavramını niye konser biletlerine uyarlamayalım idi. Tam da dediğim şeye Biletix`te rastlayınca doğrusu sevindim. Biletix bu uygulamaya ne zaman başladı bilmiyorum ama ben yeni gördüm, belki sesimi duydular, belki akıl galip geldi, neticede onlar da müşterisini yakından takip eden, eğilimleri gözleyen bir kurum, rakipleri de var, dinleyici dostu faydalı uygulamaları gözetlemek, kulak vermek zorundalar ama artık iş dinleyiciler olarak bizlerde… İlgili konserin satış sayfasına gelince "Üyelik/Kampanya Tipi" sekmesinden "Askıda Ne Var"a geçerek satın aldığınız bileti buradan "Askıya Bırak"abilirsiniz. Tam bu noktada yaygın bir uygulama mı diye merak ettim ve Biletix`teki türlü çeşitli konserlerin on kadarına girip baktım, sadece bir konserde rastlamadım diğer hepsinde rastladım. Demek yaygın.
Pop hitleri türlü sınavdan geçmek zorunda
Yani ne açıdan, di mi, akla hemen bu soru gelir. Şöyle; en sofistike besteye sahip, icrası üst düzey yetkinlik isteyen, müzisyen becerisinin sahnede kolektif çalım bakımından hataya tahammülü olmayan, çalım coşkusu ve anlık sahne üstü yaratıcılığında şüphesiz caz açık ara öndedir ve sanatta, müzikte kıymetli olan bu özelliklerdir ama pop müziğin cazda olmayan, olmasına gerek de olmayan başka kriterleri var. Caz müzisyeni müziğinin dinleyici tarafından beğenilmemesine aldırmama lüksüne sahiptir ama pop futbol gibi herkesin anladığını sandığı, kayıtsız şartsız beğenilme zorunluluğu olan bir müziktir. Müzik sektörü hit kavramı üzerine kurulmuştur, başarının tek formülüdür ve bir hit üretmek dünyanın en zor işlerinden biridir. Bütün amaç milyonlarca kez dinlenecek, ortalığı yıkacak, yediden yetmişe herkesin ağzına pelesenk olacak, basit ve aptal bir şarkı yazmaktır ama gelin görün hakikaten matematiği olmayan bu iş dünyanın en zor işlerinden biridir.
Kylian Mbappé yeni neslin önde gelen futbolcusu
Günümüzden bahsediyorum, geçmiş isimlerden değil. İyi futbol izleyicisiyim diyebilirim, televizyonda zaplarken maça takılıp kaldığım çok olmuştur, hatta, bazı maçlar yüzünden konsere gitmemişliğim var, o derece. Futbolcunun da sanatçı olanı makbul, malum. Sahnelerin virtüöz icracılarıyla yeşil sahaların virtüözleri arasında benzer noktalar var ve bu konuda son yıllarda benim açımdan öne çıkan bir isim var, Paris Saint-Germain`in 22 yaşındaki yıldız futbolcusu Kylian Mbappé. Hatta, yakın geçmişin usta ayaklarınca yeni Messi olarak tanıtılan bir oyuncu ve henüz 22 yaşında olması cabası. Gollerini sıralarken dikkatimi çeken gelişine nokta vuruş ustalığı (ki gerçekten zor bir vuruştur), boşa top atmaması, dar alanda iki kişiyi düğümleyebilen üstün çalım tekniği, topu yönlendirme becerisi, ufak tefek çarpmalarda yere düşmeyip oyununu sürdürmesi, sambacıları taca çıkaracak kadar güçlü driplingleri ve belli ki çok zeki olması onu düz futbolcudan futbol sanatçılığına yükseltiyor. Yani, müthiş bir caz müzisyeni olabilirmiş gibime geliyor.
Karaköy`deki İtalyan sinagonunda konser var
23 mayısta başlayacak 46. İstanbul Müzik Festivali konserleri kadar konser mekanlarıyla da renkli bir festival. Takip ettiğim için rahatlıkla söyleyebilirim ki festivalin içeriği her yıl İstanbulla, şehrin tarihi dokusuna ait özel semtler ve binalar, mekanlarla özdeş hale geliyor. Bu sene festival `müzik rotası` adı altında İstanbulla özdeş İtalyan Sinagogu, St. Georg Kilisesi, St. Piyer Kilisesi ve Aşkenaz Sinagogu gibi kutsal mekânlarda konserler düzenliyor ve işin güzeli profesyonel rehberlerin mekânlarla ilgili bilgileri eşliğinde konserlere geçiliyor. Ayrıca, festivalde `haftasonu klasikleri` isimli konserler serisi var, biraz daha türler arası konserler bunlar, bence mutlaka bakın, çok hoş konser başlıkları bulacaksınız emin olun, ayrıca, klasik müzik festivali caz festivaline hoş bir reverans yapıyor. Klasik müzik festivali bünyesinde İstanbul Caz Festivali`nin 25. yılını kutayan bir klasik & caz konseri var. Dieter Ilg Trio Bach`ın caz yorumlarından oluşn bir konser verecek, bu konserin mekanı da çok hoş. Benden söylemesi.
Bach`ın cazcı hali
Ellilerden itibaren (belki daha da önce, mesela Art Tatum`un çaldığı kimi örnekler gibi) cazla klasiğin yolu kesişmeye başladı. Modern Jazz Quartet, Gunther Schuller, George Russell gibi isimlerin öncülüğünde başlayan "The Third Stream" ekolü kesişmenin adresi oldu. Avrupa`da ise Jacques Louissier gibi bir dev ismin öncülüğünde tarzın sevilen müzikleri yıllar boyu kaydedildi, buraya kadar tamam ama tüm bu kesişme hikayelerinin en önemli ortak kahramanı kim? Şüphesiz Bach! Chopin, Mozart, Vivaldi gibi başka büyükler de var ama ille de Bach. Fügleri, prelüdleri ne varsa başta bu isimlerin elinde yepyeni müziklere dönüştü. Gün geçmiyor ki yeni bir "Bach & Jazz" albümü duymayalım. Herhangi bir dijital platforma girip "Bach Jazz" yazın çıkan sonuca şaşarsınız. Keith Jarrett Bach`ın eserlerini doğrudan klasik piyanist olarak kaydettiği albüm çıkarmıştı, Brad Mehldau ise bir adım ileri taşıdı ve yeni çalışması "After Bach"da onun prelüdleri üzerine doğaçlamalar yaptı.
Büyük ustaların keşfedilmemiş topraklara yolculuğu
Daha ismini gördüğüm an heyecan verici bir albüm olduğunun farkındaydım. Farkında mısınız şu sıra çok albüm çıkıyor ve içlerinde bu çalışma gibi yıla damga vuracak işler var. Dave Holland yine babalığını yapmış. Adamın her kaydı bir caz olayı. Bu da öyle. Yanına Evan Parker gibi bir devi, Craig Taborn ile Ches Smith gibi genç ustaları alıp cazın keşfedilmemiş topraklarına dalması meraklandırıcı bir olay. Parker ile Holland çok eski dostlar, altmışlarda beraber epey çalmışlar ama sonra, Holland`ın daha çok Amerika`da yaşamasıyla sanırım bu macera azalmış. İkili şimdi arayı kapatıyor. Özgür cazın sınırları içine girdiğinde nasıl bir yolculuk yapacağın, hangi maceralara atılacağın belirsizdir. Tümüyle doğaçlama iki günlük bir stüdyo kaydından sonra ortaya çıkan bu yeni çalışma bize isminden de anlaşılacağı gibi daha önce sarfedilmemiş yeni sözler, yeni cümleler duyma imkanı veriyor.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 21 Mayıs 2018, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.