Taksim meydanı ya da boğaz manzaralı konser
Şu ara herkes yıkılacak AKM ile ilgili yazıyor. AKM`de son caz konserini ne zaman izledim hatırlamıyorum bile, yoksa bilet için kapıda gecelenen Keith Jarrett konseri miydi? Değil miydi? Unuttum. Şimdi herkes mimari önermekle meşgul. Mimari kuşkusuz önemli ama içinde caz konserleri de olacağını umduğumuz yeni AKM`ye herkes dışardan bakıyor, yani, dış görünüşü nasıl olacak, gelin bir de içerden bakalım, içerde konser izlerken kapalı bir kutuda mı oturacağız yoksa mesela New York`un ünlü Lincoln Center`ı gibi (fotoğraftaki) içerden manzaralı mı olacak. Bu manzarayı ille Taksim meydanına bakar şekilde düşünmeyin, arka cepheden boğaza bakan nefis bir manzara da olabilir, dünyanın en güzel şehri değil mi? Ayrıca, Taksim meydanı da güzel manzara. Meydan veya boğaz manzaralı konser salonunda caz ömre ömür, anıya anı katar. Buradan beni ilgili birinin duyacağını pek sanmam ama inşallah böyle bir mimari şıklığı akıl ederler.
Trump ve doğaçlama... Allah korusun!
theatlantic.com yazarı David Graham 9 ağustostaki Trump`la ilgili yazısına John Coltrane`i malzeme yapmış, daha doğrusu, ikisi arasında paralellik kuruyor. Yazının başlığı da "Trump`ın tehlikeli aşkı doğaçlama" bak, bak bak... Yahu, Trump`ın doğaçlama yapması sadece Amerika`nın değil dünyanın başını derde sokar, tamam da bundan Coltrane`e ne! Kurduğu bağ daha da saçma; ikisi de mesleğe geleneksel yolla başlamış, ikisi de zamanla ezoterik hale gelmiş, ikisi de çoğu kişinin tutarsız bulduğunu tercih etmiş, ikisi de doğaçlamayı nerede bırakacağını bilmiyormuş... Coltrane`in bir defasında Miles`a dediği "niye oluyor bilmiyorum ama nasıl duracağımı bilmiyorum" sözüne Miles`ın "neden saksofonu ağzından uzaklaştırmayı denemiyorsun" cevabına bağlıyor. Diyesi o ki, biri Trump`a nasıl susacağını göstersin artık, iyi de, bunu demenin elli yolu var, git kardeşim, başka örnek bul.
Kampanya gibi kampanyaya gel!
Posta kutusuna Biletix’in maili düştüğünde gözüme inanamadım. Biletix konser biletlerini böyle mi satıyor artık? Mailin başlığı yukardaki gibi, ayrıca, “Kampanya gibi kampanya” diye alt başlık da var, yanında da yumruk emojisi. Sanat Performance Açıkhava Sahnesi adları resimde okunan isimlerin konserlerinde 1 alana 1 konser bedava kampanyası başlatmış. Bu ayıp Biletix’in mi, adı geçen organizasyonun mu bilmiyorum ama konser biletlerini de böyle salı pazarı usülü satacaksak ayıp değil mi? Acaba sanatçıların bundan haberi var mı? O sanatçılara sorsan onay verirler mi? Konserler hale düşmüş tarla artığı muamelesi mi görüyor artık? Ayrıca, ben Biletix’i sadece bilet satan, pazarlama yapmayan, duyuru yapan bir yer olarak biliyordum, demek konser biletlerini açık pazar usülü satış işine de girmişler!
Bergamalı genç caz müzisyen adayları
Sizi bilmem ama benim için bu yazın en güzel caz olaylarından biri New York’da yaşayan caz gitaristi Timuçin Şahin’in yanına dünyaca ünlü bir grup caz müzisyenini alarak İzmir Bergama’da bir müzik/eğitim projesi gerçekleştirmesi oldu. Tümüyle hayalperest bir girişim. Kendi de egeli olan Şahin’in Reggie Washington, Ben Van Gelder, Owen Hart, Joris Teepe, Ali Perret gibi müzisyenlerle Bergama’nın gençlerine kolektif hayalgücü konusunda yönlendirme ve destekte bulunması gazetelerde, televizyonlarda haber hatta belgesel olması gereken bir olay ama maalesef olmuyor. Bu konuda Bergama Belediyesi’ni de kutlamak isterim. Oluşan Bergamalı çocuk müzisyenleri kolektifi ‘müziğe herkesin hakkı var’ şiarıyla müziği tartışmak, gencecik insanların kendilerini müzikle ifade etmeleri konusunda bir fırsata sahip olmalarını sağlamak.
Bodrum Müzik Festivali sürüyor
Herkes bu yaz Bodrum mu, Çeşme mi kısır tartışması içinde vakit öldüre dursun konser etkinliklerinde Bodrum arayı çok fena açıyor, açıyor ama yine de bir karmaşa mı var sanki. Geçen yıllara göre bu yaz daha fazla sayıda konser-festival var ve hepsi birbirinden farklı organizasyonlar. Festivallerin dışında tek tek konserler var, onları da unutmayalım. Önce Karya’nın organize ettiği bir festival vardı, o yapıldı mı? Sonra, Gümüşlük Klasik Müzik Festivali, bu yıl hedef büyüterek adını Bodrum Müzik Festivali yapan D-Marin Festivali, eylül başı Bodrum’a yepyeni bir hava katacak gibi görünen Bodrum Caz Festivali, festival olmayan ama caz konserleri havasındaki Hakan Erdoğan’ın We Love Bodrum konserleri... Valla merak ediyorum, inşallah bu konserlerin hepsi doluyordur, yoksa seneye bunların yarısını göremeyiz, hadi Bodrumlular, bu konserler kaçmasın!
Geçen yılın en iyi albümlerinden biri kabul ediliyor
Evet, değildir ama hem caz tarihi hem günümüz cıvık caz baladlarıyla dolu diye şikayet ederken aklıma geçen sene yayınlanan Dave Liebman & Richie Beirach’ın “Balladscapes” albümü geldi. Gözüme ilişmiş ama dinlememiştim. Hemen dinlemeye başladım, dinledikçe cıvımış baladlardan nasıl sıkıldığımı daha iyi anladım. Aynı yaşta iki büyük ustanın yanlarına davul-bas ritmini almadan giriştikleri bu duo iş onların ustalıklı kimyaları olmasa kolay hiç iş değil. Özellikle, Liebman’ın çoğunlukla soprano saksofon çalmayı tercih etmesi önemli. Bu enstrümanın repertuvarına böyle bir albüm eklenmesi dahası Bach’tan Weill’e, kendi bestelerinden Coltrane’e uzanan repertuvar seçimi bir cazsever olarak insana gurur ve heyecan veriyor. Liebman’ın Coltrane’le hesaplaşması halen sürüyor, bu konuda en yeni albüm Joe Lovano’yla “Compassion” albümü ama onu daha dinlemedim. Bekliyorum.
Nesnelerin interneti ne ola ki?
Sanki bildiğimiz interneti çözmüşüz gibi üstüne yeni kavramlar çıkıyor. Bir ara dark web modası vardı, belki hala vardır, adı üstünde, karanlık bir iş, merak etmeye benim bilgim yetmez ama geçen gün ‘nesnelerin interneti’ tabirini görünce hafiften tüylerim diken diken olmuş. Okuyunca sevimli bile buluyorsunuz ama benim gözümde Transformers filmindeki gibi bir anda canlanan mutfak eşyaları belirdi. Nesnelerin interneti de onların masumu, işe yarar olanı. Mantıken öyle! Normal makineleri akıllı hale getiren bir aygıt ağı deyince sizin de içiniz ürpermiyor mu? Geçenlerde akıllı birşeyler kendi aralarında yeni bir dil geliştirmişler de proje sahipleri apar topar projeyi durdurmuş haberleri vardı. Mutlaka çok faydalı gelişmeler bunlar, hiç kuşkum yok ama ne yalan tırsmadan da edemiyorum. Sizin içiniz rahat mı?
Sırt çantası deyip geçmeyin...
Sırt çantalarını ne severim ne de kullanırım, hatta şikayetçiyim, metroda tıkabasa dolu sırt çantaları 2 kişilik yer kaplıyor. Neyse, mesele benim sevmem değil, sevenler için ultra modern bir haberim var. Bir şirket yakın çevresindekilerle müzik videosu, şarkı, Facebook sayfası ya da internet linki paylaşan, 300 adet programlanabilir kumaştan üretilmiş sırt çantası geliştirmiş. Firma yetkilileri yeni dijital neslin özel bir sırt çantası yaması görevi görüyormuş. Bu ne demekse. Proje, kumaşları programlanabilir cihazlar olarak yeniden yaratma çabasının parçasıymış. Nano teknoloji filan deniyordu, bu o mu, başka bir şey mi? Yanda, resimdeki çanta o çanta. Şahıs uygulamayı açıp sırt çantasına akıllı telefon kamerası tuttuğunda çantayla özgün bir eşleşme sağlanıyormuş. Anlayan varsa beri gelsin.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 14 Ağustos 2017, Pazartesi
Kaydet
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.