bir sakıncadır, bir tehlikedir bu
hâlâ erkeklerin olan bu dünyada
yürümek yalnız başına.
her dönemeçte bekler seni
pususu saçma rastlantıların.
sokaklar yaralar seni
meraklı bakışlarla.
yoldaki yalnız kadın.
tek savunman senin
savunmasız olman.
düşünmedin erkeği
dayanılacak bir destek gibi,
yaslanılacak bir ağaç gövdesi,
sığınılacak bir duvar gibi
düşünmedin erkeği.
düşünmedin erkeği
bir köprü, bir tramplen gibi.
yapayalnız çıktın yola
eşit koşullarda tanımak istedin
ve istemedin hiçbir şey erkeği sevmekten başka.
uzaklara gidebilecek misin,
yoksa düşecek misin çamurlara?
bilmiyorsun, direngensin ama.
devirseler de seni yarı yolda
gene de bir yerlere varmış olacaksın
mutlaka.
yoldaki yalnız kadın
her şeye rağmen yürüyorsun
her şeye rağmen durmuyorsun.
hiçbir erkek
yalnız olamaz
bir kadın kadar.
karanlıklar diker önüne
bir kapalı kapı.
geceleyin hiçbir kadın
tek başına gidemez yolda.
ama güneş, bir gardiyan gibi tıpkı,
açar uzayı sana
tan vakti.
ama karanlıkta da yürüyorsun sen
çevrene korkuyla bakmadan.
ve her adımın
bir güvenlik belgesidir
seni uzun süre korkutan
erkek için.
adımlar çınlıyor taşlarda.
yoldaki yalnız kadın.
en sessiz, en yürekli adımlar
aşağılanmış toprakta,
kendisi de yolda yapayalnız bir kadın olan toprakta.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla İzmir Bornova Belediyesi’nin organize etiği ‘Uluslararası Kadın Sanatçılar Festivali’nde 5 Mart Cumartesi akşamı Ana Lianes’in Flamenko gösterisinin ardından Jülide Özçelik İzmir dinleyicisi ile buluştu.
İstanbul doğumlu Özçelik müzik eğitimine Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin Hafif Batı Müziği bölümünde başlar. Selmi Andak, Melih Kibar, Hakan Şensoy gibi Türk popunun önemli isimlerinden aldığı derslerin ardından 1998 yılında mezun olur ve aynı yıl İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’ne tam burslu olarak kaydolur. Bu kez Nükhet Ruacan, Randy Esen ve Yıldız İbrahimova’dan vokal teknikleri, Can Kozlu, İmer Demirer, Raci Pişmişoğlu, Ayşe Özbekligil, Selen Gülün, Donovan Mixon, Ricky Ford ve Timur Selçuk gibi önemli isimlerden de ensemble, solfej, armoni ve Klasik Türk Müziği dersleri alarak Caz Vokal Performans Bölümü’nden mezun olur. Bize ait ama evrensel standartlarda ve Türkçe sözlü caz albümü yapma fikriyle yola çıkan müzisyen, kendi bestelerini ve sevdiği türküleri değerli ve yetenekli genç caz müzisyeni arkadaşlarıyla birlikte yorumlayarak 2008 yılı başında "Jazz İstanbul Volume-1" adlı bir albüm çıkarır.
Evli ve iki çocuk annesi olan Jülide Özçelik şimdilerde çocuklarının bebeklik döneminin bitmesinden dolayı kendini müzik çalışmaları için daha özgür hissettiği, oldukça heyecanlı ve yaratıcı bir döneminde… Uluslararası Kadın Sanatçılar Festivali’ne katılmaktan dolayı son derece mutlu olduğunu söyleyen Özçelik eşinin desteği ile müzik çalışmalarına yön verebildiğini belirtiyor. Bu anlamda şanslı olduğunu bilen ve buna şükreden sanatçı, çocuklarının hayatına derin anlamlar kattığını belirtiyor: “Unuttuğumuz değerleri, bilinçaltına atığımız duyguları yeniden hatırlatıyor çocuklar. Hayata, her şeye daha masum, daha saf, daha güzel bir bakış açısıyla bakar halde geldim.”
Özçelik eşinin, çocukları ve annesinin katkılarının eşliğinde içindeki müzik aşkıyla hayallerini gerçekleştirmek üzere yol alıyor. İlk albümünün ardından gelen çalışmalarında da Türkçe sözlü bestelere yer vereceğini söylüyor. Müziğin dili olmasa da kendisi Türkçe konuştuğu Türkçe sözlü müziği tercih ediyor Jülide Özçelik. Duyguyu daha doğru, daha samimi verebileceğini düşündüğü için bu şekilde devam edeceğini, yine kültürümüzden, topraklarımızdan beslenen albümler yapacağını belirtiyor. Sahnede İngilizce, Portekizce, Fransızca, İbranice, Arnavutça şarkıları söylese de albüm projelerindeki tercihi Türkçeden yana kullanıyor.
Caz dinleyicisinin Türkiye’de küçük bir kitleyi oluşturduğunu ancak bunun dünyada da bu şekilde olduğunu, son yıllarda caz müziğin popülerliğinin tavan seviyelere ulaştığını ve bunda da internetin büyük katkısının olduğunu düşünüyor. Ona göre insanlar birbirleriyle paylaştıkça kulaktan kulağa cazın dinlenirliği artıyor. Aslında cazın korkulacak bir müzik olmadığını, Amerika’nın halk müziği ve kölelerin ortaya koyduğu bir müzik olduğunu ancak cazın üst sosyoekonomik düzeye hitap ediyormuş gibi algılandığını vurguluyor ve bu algının doğru olmadığının altını çiziyor. Bu anlamda herkesin cazı anlamasını, kulaktan kulağa yayılmasını istiyor ve bunu popülerlik için değil insanların kalplerine ve ruhlarına dokunan bu müziğin herkesçe bilinmesi, hissedilmesi için istediğini söylüyor. Cazın korkulacak bir müzik olmadığını insanlara göstermek istiyor.
Yaptığı müzik ve seçtiği müzik yolculuğunun çok zorlu bir yol olduğunu belirten Jülide Özçelik imkanlar doğrultusunda 2011 yılında albüm çalışmasının hız kazanacağını müjdeliyor. İlk albümünün hamileliğinin son dönemine gelmesi nedeniyle herhangi bir tanıtım çalışması olmaksızın, doğal bir yolda ilerlediğini belirten Özçelik çocuklarının bebeklik dönemini atlatmasından dolayı kendini müzikte daha özgür hissediyor. Oldukça heyecanlı bir döneme girdiğini belirten Özçelik, büyük bir orkestra ile Anadolu Caz projesi yapmak istediğini bununda imkanlar, sponsorlar desteğiyle mümkün olabileceğini söylüyor.
Ailecek 5-6 yıl sonra ABD ya da Kanada’ya yerleşmeyi düşündüklerini, bunu da müzik hayatı için istediklerini belirtiyor. Bu istekte Türkiye’de bazı şeylerin kıymetinin bilinmemesinin, oysa başka ülkelerdeki insanlar tarafından bizim kültürümüzün büyük ilgi görmesinin de etkili olduğunu anlatıyor.
Jülide Özçelik elindekilerin kıymetini biliyor ve müzik için seçtiği yoldan da hayatındaki diğer seçimlerden de çok memnun. Kararsızlıkların, doyumsuzlukların ve pişmanlıkların yakamızı bırakmadığı bir dönemde insanın ne istediğini bilmesinin hayatına çok önemli bir etkide bulunduğunun bilincinde yetenekli müzisyen.
Hayatından memnun olan kişilerin “tuzu kuru” olduğunu ya da her şeyin kendilerine “altın tepside sunulduğunu” sanmak gibi yanılgılara düşmemizi engelleyen sözleriyle devam eden başarılı müzisyen ailesinde müzisyen olmamasından dolayı müzik hayatına atılırken destek görmediğini ve müzikle buluşmasının geciktiğini anlatıyor. Hâlen de tam destek görmüyor, zaman zaman anlaşılmıyor ama tüm zorluklara rağmen son nefesine dek şarkı söylemek istediğini biliyor.
Sıradan bir günün, sadece nefes alıp verdiğimiz, sağlıklı bir şekilde evimize ulaşıp ayaklarımızı uzattığımız, çorbamızı pişirdiğimiz bir günün farkında olarak yaşanmaya değer olduğunu, değerinin bilinmesi gerektiğini vurguluyor. “Sıradan Bir Gün” şarkısının da bu duygularla ortaya çıktığını söylüyor. Eşit doğmamış olsak da herkesin aynı cana sahip olduğunu düşünüyor.
Anılarına tıpkı kokular gibi müziklerin eşlik ettiğini, geçmişten bir günün hafızasında çoğunlukla bir şarkıyla birlikte canlandığını söyleyen Özçelik müzik konusunda tutucu değil, ona göre insan kendisine bir duygu aktaran, bir şeyler hissettiren her müziği dinleyebilir, yeter ki kaliteli olsun. Farklı türler dinleyerek dinleyicinin “kaliteli” olanı olmayandan ayırabileceğine inanıyor ve tek bir türe takılıp kalmaktansa insanları kendi müziklerini bulmak için biraz araştırmacı olmaya, çaba sarf etmeye davet ediyor.
İzmir, Bornova’da 5 Mart 2011 Cumartesi akşamı Uluslararası Kadın Sanatçılar Festivali kapsamında verdiği konserde Türk kültürünü cazla harmanlayarak duru ve samimi yorumuyla aktaran Jülide ÖZÇELİK dinleyicilere tadına doyum olmayan bir müzik ziyafeti yaşatıyor. Dinleyicinin kalbine ve ruhuna dokunup, herkesin gideceği yerin Aşık Veysel’in türküsünde olduğu gibi “Kara Toprak” olduğunu düşündürüp “Sıradan Bir Gün”ün önemini vurguluyor.
Biz de İzmir Cazkolik ekibi olarak yaşadığımız hayatın kıymetini bildiğimiz, kadınların müzik, sanat, iş gibi hayatın tüm alanlarında kendilerini daha rahat ifade edebildikleri, cinsiyetlerinden dolayı karşılaştıkları güçlüklerin ortadan kalktığı günler görmeyi dileyerek tüm cazseverlerin 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ’nü kutluyoruz…
Söyleşi: Ceren Erdur, Yasemin Seymenoğlu
Fotoğraflar: Yasemin Seymenoğlu
Cazkolik.com / 07 Mart 2011, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
Beliz Hazan
Arkadaşlarıma, bu güzel röportajdan dolayı teşekkür ediyorum.
Bu Yoruma Cevap Yazın »